Mehobcebli Antonio Katsev

Mehobcebli Antonio Katsev

 

BİRİNCİ BÖLÜM

KATSEV AİLESİ KİM?
Mehobceb Adası'nın ünlü valisi Don Sunca'ydı. Kahramanımızın babası adanın güvenliğinden çok gelirini düşünen , paraya düşkün , her akşam çevresine ziyafet düzenleyen bir adamdı. Parayı öyle severdi ki köylülerin bir yılda zar zor çalışıp kazandığı parayı tek akşamda yiyip bitirebilen , yemeyi seven, obur, zengin bir adamdı. Öyle ki son günlerde tekrarlayıp durduğu şu cümle "Oğlumu öyle namuslu ve güzel bir kızla evlendireceğim ki..." kale halkı tarafından benimsenmişti. O oğlunun evlenmesini bunlar için istemiyordu tabii ki amacı zengin bir valinin kızıyla evlendirmek ve kendisi de bu zenginlikten payını almak istiyordu. İşlerini hızlandırmak için çevredeki zengin, soylu beylere , valilere özel mektuplar gönderiyordu. Bu mektup sahiplerinden biri de Caraeso'ydu . Zamanı gelince bu adamdan da bahsedeceğiz. Karısına gelince o ilk geldiği günkü güzelliğini kaybetmiş ama babasının mirası onu kocasına yakın tutuyordu. Kendi halinde yaşayan bu bayan güzelliği ve tabii ki zenginliğiyle Vali Sunca'yı etkilemişti. Evliliklerinden seneler geçmişti. Tek çocukları dünyaya gelmişti o da kahramanımız Antonio'ydu.      
 
 
 

İKİNCİ BÖLÜM

KAHRAMANIMIZ ANTONİO
Antonio babasının huylarına zıt hatta bunlara karşı  olan okullu bir gençti. Daha on sekizinde olmasına rağmen babasının bu ısrarlarına hiç de hoş bakmıyordu. Çünkü o başkasını seviyordu. Onun sevdiği güzel hanım uzak kasabalardan birinde yaşayan ve bir köylü kızı olan Sienya'ydı. Ama Antonio için onun bir köylü kızı ya da asil zengin bir kız olması hiç de fark etmiyordu. O Sienya'yı sadece parası ve güzelliği için değil kalbi için seviyordu. Onu bir yana dünyadaki güzel hanımları bir yana ayırıyordu. Onun için başka güzel yoktu ,dünyada eşi benzeri olmayan bir güzelliğe sahipti. Aşkıyla yanıp tutuşuyor ve  rüyalarına kadar sokulan altın saçlı, inci dişli, eşsiz güzellikteki kadına zevkle bağlanmıştı. Yüzünü birkaç kez görmesine rağmen sanki her gece karşına çıkıyor ve çağırıyordu.          
 
 
 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DÜNYA GÜZELİ SİENYA
Sienya, Toroba Kasabası'nda yaşayan ve köylü bir adamın tek kızıydı. Zaten onun gibi güzel bir hanım tek olmalıydı. Antonio'nun güzelliğini övdüğü kadar vardı. Kasabada kızın güzelliğinin ünü yayılmıştı. Onu babasından istemeye çalışan bir sürü genç oğlan vardı. Hepsi sıraya diziliyordu ona sahip olmak için hatta onun aşkı için birkaç genç çarpışmalar ve canlarına kıymıştılar. Ancak bu güzel kız daha evlenmek istemiyordu. Onun Antonio'dan haberi bile yoktu. Onca zengin talibe rağmen babası da kızın kararına saygı gösterip geri çeviriyordu. Âşık gençlerden birkaçı şiir yazarak aşkını ona itiraf ediyor ama cevap alamıyor, birkaçı da kendini ıssız dağlara atıyordu hüzünden. Bu yüzden kız zalim diye anılıyordu artık âşıklar arasında. Onca erkeği kendine mahkum ettiğini söylüyorlardı.
 
 
 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM              

KAHRAMANIMIZIN HAYALLERİ  
Sienya'nın güzelliğinin parıltısı yanında güçsüz kalan güneş kalenin büyükçe ve gösterişli odasının pencerelerinden sızarak kahramanımızı uyandırmaya çalışıyordu. Ancak o rüyasında hayallere kapılmış Sienya'yı karşısına almış ona aşkını itiraf ediyordu ki bu sırada güneşin ışınları galip geldi. Uyandığında bunların böyle kolay olmayacağını biliyordu . Bir köylü olan Sienya'yayla evliliğine ilk karşı çıkacaklardan  birisinin kesin olarak babası olacağını biliyordu. Babası parası olmayan bir aileyle evlenmesine ve itibarının düşmesini oğlunun mutluluğundan önemli görüyordu. Antonio kıyafetlerini giyerek yan odadaki hizmetçi Bera'ya seslenerek arabasının hazırlanmasını söyledi. Daha sonra merdivenlerden inerek salonda hazırlanmış sofraya oturdu. Sofra öyle görkemli , leziz yemeklerle doluydu ki yemeye kıyılamazdı. Ancak Antonio ağzına birkaç lokma attıktan sonra aç olmadığını ve daha fazla yemeyeceğini söyledi. Bu sırada hizmetçi gelerek arabanın hazır olduğunu söyledi. Aşağıda bulunan arabayı iki tane at çekmesi için hazırlanmıştı. Bunların başlarında iyi giyinmiş orta yaşlarda bir adam bekliyordu. Arabaya binen beyi görünce atların ipini sallamaya başladı ve atlar hızlı nal sesleriyle hareket etmeye başladı. Sesler giderek uzaklaştı.      
 
 
 

BEŞİNCİ BÖLÜM            

YOLDA GERÇEKLEŞEN MACERA  
Yolda ilerleyen bey ve arabacı Gelile Kasabası yakınlarındaki  ağaçlarla dolu bir yoldan  ilerliyorlardı. Tam bu sırada buraları ev edinmiş haydut birliği arabayı fark etti. Arabanın yaklaşmasıyla birlikte gösterişli birinin olduğu anlaşıldı. Kendi aralarında kararlaşıp yolunu kestiler arabanın. Bunu gören arabacı atları durdurmak istemedi ancak ellerinde kılıçlarıyla yolu kapatanları görünce atların ipine sıkıca asıldı ve atlar durmakta zorlanarak bir haydutdu altına aldılar .Bu sırada arabacı beye seslenerek kılıcını çekmesini ve kendilerini korumasını kendisinin kılıç kullanmaktan korkduğunu söyledi. Cesur Antonio kılıcını kavradı ve arkadan gelen haydutların karşısına çıktı. Toplamda dört tane olan haydutlardan biri arabanın altında kalmasıyla bayılmıştı, arabacı onun kılıcını alarak beyine yardım etmek istedi. Bu sırada çarpışma başlamış ve önden ilk gelen haydudu yere sermişti kahramanımız. Arkasından ikisi bir arada gelen haydutlar arkadaşlarının siniriyle beyin üstüne sert hamleler indirmeye çalışıyorlardı. Son anda omzuna geldiğinde onu öldürebilecek bir hamleden kaçan beyinin yardımına arabacı cesaretini toplayarak koştu. Haydutlar artık para avcılığı için değil öç almak için saldırıyorlardı. Ama yıllarca babasının yanında kılıç kullanmayı iyi öğrenen bey iki haydutuda yere serdi. Hiçbir şey olmamış gibi gidip tekrar arabaya atladılar ve yakın bir arkadaşı olan Camacho'nun evinin yolunu tuttular.      
 
 
 

ALTINCI BÖLÜM         

BAY CAMACHO'DAN YARDIM TALEBİ
Bu maceranın ardından hiçbir olay olmadan birkaç saat içinde Bay Camacho'nun evine vardılar. Arabacıya gitmesini ve kendisinin geleceğini söyleyen Antonio eve yaklaşarak kapıyı çaldı. Kapıyı hizmetçilerden birisi açtı ve beyine  dostu Antonio'nun geldiğini haber verdi. Hizmetçi kahramanımızı büyükçe ama gösterişten uzak, sade, parlak, temiz bir salona aldı. Bay Camacho'nun birkaç dakikada içinde merdivenlerden ayak sesi duyuldu. Sonunda salonda hafif yaşlı görünümlü genç, uzun boylu, akıllı bir adam belirdi. Bay Camacho dostunun bağlandığı bu aşkı biliyordu. Öyle ki her konuşmada ondan bahsedemeden geçemeyen Antonio'nun aşkı gözlerinden anlaşılıyordu. Ondan bahsederken , adını duyduğunda Sienya'nın altın saçlarının parıltısı gözlerinin bir yerinde beliriyordu. İlk söze başlayan Bay Camacho oldu.                    
 
 
 

YEDİNCİ BÖLÜM           

FİKİRLER PLANLARA AKTARILIYOR  
Dostuna  vereceği öğütlerin hepsinin havada uçuşan birer boş söz olacağını bildiği için dostunun geldiği amaç için plan yapmaya karar verdiler. Uzun zaman her şey hakkında konuştular. Ve tek çare olarak Antonio'nun gizli bir şekilde buradan uzaklaştırılması ve birkaç zaman saklandıktan sonra Sienya'ya kavuşma macerasına atılma fikrini buldular. Bunların hepsi gizli bir şekilde ayrıntılarıyla aralarında konuşuldu ve uygulama zamanının gelmesini bekleyeceklerdi. Kahramanımız bu geceyi ısrarları kırmayarak kendisine hazırlanmış güzel ve büyük bir odada geçirdi.            
 
 
 

SEKİZİNCİ BÖLÜM   

HAYDUTLARIN ARABACIDAN ALDIKLARI ÖÇ 
Ağır yaralanan haydut birliği asıl  haydut sürüsünün gelişiyle güçlendi. Dört kişilik grup otuz kişiye kadar çıkmıştı. Bu arada arabacı her şeyden habersiz geldikleri yolu tekrar tuttu. Başına gelecekleri bilseydi yolu uzatır ülkenin etrafından dolandırdı kaleye ulaşmak için. Zaten korkaklığı bunu gerektiriyordu. Haydutlar yeni planı kurmuş hepsi arabanın tekrar geleceğinden emin bir şekilde yerini almıştı. İleriye koydukları gözcü, araba gelmeden kestirme bir yoldan hızlıca haberi verdi. Buna en çok sevinen de atların altında kalan ama kahramanımızın gazabına uğramayan haydut oldu. Sonunda havanın kararmasıyla araba yaklaştı ve pusu kurulan bölgeye girdi. Arabanın kaçmaması için ileriye yolu kapatması için birçok barikat kurulmuştu. Arabacı kendi kendine mırıldanarak bir şeyler söylüyordu. Bir anda bağırışların yükselmesiyle ve karanlığın görmeyi zorlaştırdığı yolda korkudan ne yapacağını bilememişti. Atlarda korkudan şaşırmış ve her ikisi de farklı yönlere kaçmaya başlamıştı bu yüzden atlar da araba da birbirine girdi. Bir gürültü ve patırtı ortalığı aldı ve sonunda arabacıyı bulan haydutlar kahramanımızı bulamamalarına üzülmüştüler. Ancak bunun öcünü arabacıya yaptıkları işkenceyle aldılar.      
 
 
 

DOKUZUNCU BÖLÜM          

ZAVALLI ARABACININ SON HALİ VE EVE  DÖNÜŞÜ
Haydut sürüsü atlarını ve değerli birkaç eşyayı alıp arabacıyı yolun ortasına bırakıp kaçmışlardı. Arabacı gözünü açtığında tüm vücudunun ağrılar içinde kaldığını farketti. Öyle halsiz ve bitkin kalmıştı ki yolun karşısından yaklaşan at arabası umudunu arttırdı. Muhafızların etrafını koruduğu bu birlik yerde yatan adamı görünce hemen yardımına koştular. Bu adamların arabanın üstünde duran armalı bayraktan krala ait bir şeyi korudukları anlaşılıyordu. Muhafızlardan biri atının arkasına bitkin adamı yerleştirmeye çalışırken nefes nefese kalmıştı. Sonunda arabacının macerası bitmişti. Efendisinin, kendini soktuğu bu durumdan öyle mutsuz olmuştu ki... Akşama doğru birkaç yardımla daha kalenin kapısına varınca herkes onu şaşkınlıkla ve üzüntüyle karşıladı. Yaraları sarılarak teselli edildi. Başından geçenleri valiye anlattığında vali onun bu haline gülüyordu ama aynı zamanda kaybettiği atların ve eşyaların ücretini kendisinden almıştı.                
 
 
 

ONUNCU BÖLÜM    

BU SIRADA KAHRAMANIMIZIN DURUMU
Kahramanımız arabacının işkencede olduğu sıralarda Bay Camacho'nun evinde kendisine hazırlanmış odada yatağa uzanmış ve Sienya'sını düşünüyordu. Gözünün önünden gitmeyen yarı gerçek yarı hayali parlak güzelliği onu karşısında konuşmaya engelliyordu. Onun güzelliği önünde suskun kalıyor ve saatlerce odaya bakıyor ama Sienya'yı süzüyordu gözleri. Camacho'nun planının bir  an önce başlamasını ve buralardan çok uzaklara giderek, yolları ve tepeleri aşarak o güzele kavuşma fikri aklını çeliyordu. Onu ne babası Vali Sunca ne de annesi Pierre engelleyebilirdi. Ne askerler ne de altınlar karşı çıkabilirdi bu aşka. Tabii o Sienya'yı düşünürken bizim güzelin kafasının kenarından bile geçmiyordu Antonio'nun hayali. Birkaç defa kıtlık döneminde yardım istemek için gelen köy halkının arasında görüp sevdalanmıştı genç adam. O bunları düşüne dursun babası işlerini daha hızlı hâle getirmiş ve  yakın çevrede bir ada valiliği yapan Don Caraeso'yla anlaşmıştılar.                
 
 
 

ON BİRİNCİ BÖLÜM                    

DON CARAESO KİM?
Vali Caraseo Cehvo Adası yönetimi elinde olan zengin ama saf bir adamdı. Bu kişilik Vali Sunca'yı etkilemişti çünkü tam aradığı kişiydi. Saf oluşu valinin parasına konmasını sağlayacak bir etkendi onun için. Böyle paragöz ve cimri bir adam olmasına rağmen neredeyse her akşam düzenlediği soylular yemeğinde tanımıştı bu valiyi .Gönderdiği mektuba da olumlu cevap vermesiyle bu adamı kapana almak istiyordu. Ayrıca bu adamın evlendireceği kızı çok güzel olmayan hatta çirkin bir kızdı. Kızın adı Merena'ydı. Kız zaten tanıdığı Antonio'nun gizli aşığıydı. Babasına gelen  mektupları görünce çok sevinmişti ,ölesiye sevdiği ve bir türlü söyleyemediği bu adama sonunda kavuşacaktı.
 
 
 

ON İKİNCİ BÖLÜM

MERENA'NIN KAHRAMANIMIZA AŞKI
Antonio... Düzenlenen akşam yemeklerinde ki o asil ve yakışıklı genç adam. O Sienya'yı ne kadar seviyorsa ondan olmasa da Merena tarafından rüyaların baş kahramanıydı. Genç adamdan yaşça büyük olmasına rağmen gönlündeki aşk ateşi durmadan yangına çeviriyordu orayı. Bu aşkını utangaçlığından olsa gerek yıllarca saklı ama taze tutmuştu. Ama şu son günlerdeki eline geçen koz artık daha da umutlandırmıştı onu.               
 
 
 

ON ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

KAHRAMANIMIZ SABIRSIZLANIYOR
Bay Camacho'yla planları yapan ve bunların kesin bir şekilde işleyebileciğini düşünen kahramanımız dostuna veda ettikten sonra kaleye vardı.Burada gördükleri, duyduklarıyla sinirlenen ama bir haylide mutlu olan kahramanımız garip bir haldeydi. Babasının evlilik işlerini abarttğını hatta Vali Caraseo'yla kesin bir şekilde anlaştığını gördüğünde kızdı. Bunların yanında planının bir an önce gerçekleşmesi ve sevgiliye kavuşma hayali bunların hepsini unutturuyordu.O gecede düzenlenen yemekte birçok soylu ve gösterişli insan tipleri ortalığı doldurmuş ses kalabalığından başka birşey yapmayarak onun bunun hakkında konuşuyorlardı. Ancak her akşam yemeğinin gözdesi Antonio bu akşam katılmadı ve odasına çekildi. Bunu evleneceği için hoş gören babası birşey söylemedi.    
 
 
 

ON DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HAYALLERDEN ÇIKAMAYAN GENÇ
Antonio içindeki bu hissin ne olduğunu tam olarak anlayamıyodu. Onu gerçekten seviyor muydu yoksa çevresinde gördüğü yapmacık,sahte,Sami olmayan oyuncuk muydu? Boyuna uzandığı yataktan bir hamlede kalkıyor odanın yansımasının olduğu aynanın karşısına dikilerek gözlerine bakıyordu ve aşkının kesin olduğunu yansımasına ispat edercesine dalıp gidiyordu. Acaba oda beni düşünüyor mu diye sormuyordu kendine çünkü bundan emindi.         
 
 
 

ON BEŞİNCİ BÖLÜM

SİENYA MACERASINA AZ KALA
Günler geçiyordu , planlar kesinleşiyor ve uygulama vakti gelip çatmıştı. Bu zamanları sabırsızlıkla geçiriyordu Antonio çünkü babasının bu saçma hayalini ertelemek işleri onu epey yormuştu. Bu sıralarda babasını köydeki sağlık sorunları nedeniyle kaybeden Sienya artık yalnız kalmıştı. Akrabalarıda yoktu yani babasından kalan mücadele ruhuyla artık kendi yaşamını  kurma vakti gelmişti. Buna mecburdu çünkü artık bir başkası yoktu sırtını yaslayacağı. Çalışkan bir köylüydü aynı zamanda.
 
 
 

ON ALTINCI BÖLÜM