İlla da Ev
📄

İlla da Ev

 
Eylül dokuzu
 
Demin hastaneden geldim. İkinci kata çıktık, oturup sıramızı beklemeye koyulduk. Bizim gibi bir kaç kişi de bekliyor hatta oturaklar az olduğundan bazımız da ayakta dikiliyor. Karşımızda da bir ablayla oğlu. Çocuk tutturdu eve gideceğim. Adının Ömer olduğunu da öğrendik tabi. Annesi, Ömer dur, Ömer yapma!” dedikçe Ömer daha bir zırlıyor, eve gidelim diye tutturuyor, annesine vurmaya başlıyor. Annesine de vurunca etraftakiler “Şşşşşşşşst” diye tenkit etmeye koyuldular. Bir öğretmen abla “Bak çantamda ne var Ömer?” diye onunla iletişim kurmaya çalıştı. Ömer ilgilenmedi bile, hatta yüzünü çevirmedi. Sonra çantasından bir oyuncak araba çıkardı. Şu Hot Wheels’lardan (Sıcak Tekerlekler). “Annene veriyorum oyuncağını.” dedi ve uzattı. Ömer, masaya koyulan oyuncağı fark etti etmesine ama hâlâ eve gidelim diye annesinin kolunu çekiyordu. Birinci sınıf olmuştu Ömer, karşısındaki abla da sınıf öğretmeniymiş. Sonra annesi “Bak senin öğretmenin olursa bu abla, sana çok kızar susmadığın için.” dedi. Sonra elindeki arabayı masada, Ömer’in önünde bir ileri bir geri sürünce: “Hani senin geçen sorduğun araba vardı ya onun markası neydi, bak bu ona benziyor” dedi. Ömer o vakit bi’ dikkat kesildi, sonra düşünmeye koyuldu. Evden başka bir şey düşünmeye başlamıştı şimdi derken içeriden adım okundu o yirmi dakika kadarlık sürede Ömergil oturmaya devam etmişti bekleme salonunda. Sonra merdivenleri inerken onlar da önümüzden iniyordu. Ömer dişçiden çekiniyordu ve dediği de olmuş doktora gözükemeden eve gitmeye karar vermişleri. Birlikte dışarı çıktık, onlar aşağıya doğru gittiler…
 
notion image
 
Hakkaten yazmaya değer bir şey miydi bunlar? Fikrimce evet, Doğan Hoca’nın blog yazılarını okuyunca ve bir öğretmen adayı olunca didik didik etmeden bırakamıyorum sıradan gözüken şeyleri. Hele içinde çocuk varsa. Hayat madem bir öğretmen, dersimizi derste dinleyelim yoksa eve gidince unutuyoruz, anlamlandıramıyoruz ya da ceryanlar gittiğinden yetiştiremiyoruz bir şeyleri. Kolu komşuya dert oluyor Kul Ahmet’in ceketi…
 
Şimdi bu anıyı iyice bi’ yazayım:
Çok mu abartılı bilmiyorum, niçin şu sıkıcı yerleri güzelleştirmiyoruz? Hastanelerin kokusu bile insanı kötü, karamsar, hüzünlü, tedirgin, sıkılmış, rahatsız hissettiriyorken dediğim dedik diye tutuyoruz ve hastanelerimizi hep aynı beton yığınlarına çeviriyoruz. Mesela niye mis gibi kokmuyor?
 
 
Neyse Ömer’e gel sen, Ömer’e.
 
Geleyim: Anne bilmiyor mu “Yapma!”, “Evde sana ne demiştim?” demenin çocuğa iflah etmediğini. Deme anneciğim çünkü çocuğun habire yapası geliyor. Benim de şımarasım gelir dur yapma dendikçe, Ömer de öyle.
 
Geleyim başka noktaya: ( . ) Ömer, annesine niye vuruyor? Anneye vurulur mu? Anneye vuranın eli taş olmaz mı? Hatta o yumuşak vuruşlar ciddi değilmiş Ömer demişti ki, “Eve gitmezsek gerçek vururum!” Eh, tehdide de başlamıştı bu ufaklık. Annesi Ömer’e vurmasa, vurmanın “cıs” olduğunu anlatıverse ama öyle üstün körü değil, bir anne-öğretmen misali. Ömer, tekrar vurabilir miydi annesine? Bir “şşşşşşşst” kınamaları var, tabi sonuçsuzlar yine.
 
Geleyim sonraki noktaya: ( . ) Ha keşke hastanelerde çocukları eğlendirecek palyaçolar ya da onlarla eğlenceli vakit geçirebilecek öğretmenler olsa. Drama falan yapsa annesiyle oturan çocuklar ya da telefonu bi’ bıraksalar ya.
 
Geleyim başka bir noktaya: ( . ) Ömer, kendisine kendisiyle alakalı, sevdiği bi’ şeyle ilgili soru sorulunca dikkat kesildi. O anda iletişim başladı. Çünkü annesi Ömer’i tanıyordu ve onun hoşlandığı şeylerden de haberdardı. Niçin onlardan bahsetmeyecekmişler hastanede? Ömer hastaneyi sevmiyorsa sevdiği şeyler de var. Sevdiği şeylerle sevmediği şeyleri de katlanır hâle getiriyor işte.
 
notion image
 
Gelelim üç noktaya: ( ... ) İçeride sıramın gelmesini beklerken merdivene yöneldim, biraz dikildim. Bir başka çocukla annesi iniyordu. Çocuk dedi ki: “Kek yemiycem mi?” Annesi de: “Yemiyceksin.” gibi bir şey dedi. Sonra çocuk dedi ki: “Bi tane kek yiyebilirim demi?” Yiyebilirsin çocuk, keki sevmek suç değil. Fakat yediğimiz kekler dişlerimizi kirlettiğinde fırçalamayı unutmamamız gibi söylediğimiz, yaptığımız şeyler de başkasının kalbini kırıp bizimkini de kirletiyorsa onu da düzeltmeyi, temizlemeyi bileceğiz; tamam mı...
 
notion image