Güçük Birens
📄

Güçük Birens

Kaleme alan: Antoine de Saint-Exupery
Yozgat ağzına uyarlayan: Caner Şahin
05.09.2024
 
İÇİNDEKİLER
 

Leon Werth’e

Bu kitabı bi böyüğe eletiyor olmamdan dolayı okurlarımın beni hoş görmelerini isterim. Buu yapmamın çok essah bi sebebi var: O beim dönyadaki en eyi arkadaşım.. İkincil sebebim de şo: Bu goca adam bötün şeyleri anlıyo, çoluk çocuk kitaplarını bilene. Bi öçüncü sebebim daha var: bu böyük Fıransa’da yaşamakta, aç ve açıkta. Yüreğinin accık ısıtılması ona eyi gelir. Eger bötün bu sebebler size kefayet etmiyorsa, o vakıt ben de bu kitabı onun güçüklüğüne armaan ederim. Bötün böyüklerin hepisi bi zamanlar güçüüdü amma pek azı bunu hatırlar… O vakit, eletmemi şöyle deiştiriyom: Leon Werth’in güçüklüğüne.
 

I

Altı yaşımdayken nacak girmemiş ormanlara dayir “Essah Hekayeler” adında bi kitapta çoh gözel bi resim görmüşdüm: Avını yotmak özere olan bi boa yılanı. İşde bu cizimin bi eşi:
 
notion image
Kitapda şonlar yazılmışıdı: “Boa yılanı avını çeynemeden, bötün olarak yotar ve hareked edemez hale gelir. Sonra da onu hazmedebilmek için altı ay boyunca yatar.”
 
Bu orman maceraları üsdüne uzun uzun düşündüm, sonra irenkli bi kaleminen ilk cizimimi becerdim. bi nomaralı resmim işte şöyle bi şeyidi:
 
notion image
 
Şaeserimi böyüklerin önüe koydum, bi de gorkup gorkmadıklarını sordum. Amma onlar: "Gorgmak mı? Bi şapkadan ne deye gorkacaz ki?" dediler.
 
Oysa cizdiğim resim şapga falan deeldi. Goca bi fili hazmeden boa yılanını cizmişidim ben. Neyse, böyükler anlasın deye bi resim daha ettim. Bu sefer boa yılanının midesindeki fili açık seçik göstermişidim. Şo böyüklere hep izah yapmak şard. İkinci resmim de şöle bişi oldu:
 
notion image
 
Bu defa böyüklerin cevabı, boa yılanını içden dışdan cizmekle oyalanmayı bırakıp “git corafya, tarih, sayılar, bi de dil bilgisiynen haşır neşir ol demek oldu. Böölece, altı yaşıdayken resim kaabiliyetim batal oldu. İlk iki resmimin tutmaması beni hayal kırıklığına urattı.
 
Böyükler kendi başlarına hiç bişi anlayamıyorlar, güçükler de aynı şeyi anca anlatmaktan usanıyorlar. Bu yüzden başka bi meslek seçmek zorunda kaldım ve bilot oldum. Dünyanın dört bi yanına uçtum. Doğrusunu diyim, corafya bilgim çok işime yaradı. Bi bakışda Çin'inen Arizona’yı birbirinden ayırabiliyorum. Hele gece vakdi yolunuzı yitirince corafya pek iş görüyor.
Böyükler kendi başlarına hiç bişi anlayamıyorlar, güçükler de aynı şeyi anca anlatmaktan usanıyorlar. Bu yüzden başka bi meslek seçmek zorunda kaldım ve bilot oldum. Dünyanın dört bi yanına uçtum. Doğrusunu diyim, corafya bilgim çok işime yaradı. Bi bakışda Çin'inen Arizona’yı birbirinden ayırabiliyorum. Hele gece vakdi yolunuzı yitirince corafya pek iş görüyor.
 
Mesleimden ötürü ömürüm boyunca bi sürü mühim adamla toplaşdık. Böyüklerle çokça vakıt geçirdim. Amma gorkarım, bu gadar yakınlığa ramen onlar hakkındaki fikirim değişmedi.
 
Ne vakıt bi kelli felli, şöyle akıllı adamınan karşılaşsam, hemen bi nomaralı resmimi çıkartıp gösterirdim. (Bu resim hep yanımda olurudu, çünkü ilk çiziktiriimdi.) Bakalım anlayacak mı diye bakardım. Amma hepisi de “Bu bi şapga” derleridi. Ben de böle olunca boa yılanlarından, nacak girmemiş ormanlardan bi de yıldızlardan bahsetmeyi bırakıp, onların cizgisine indim. Oturup kaat, golf, demırkırat bi de boaz bağları hakkında konuşmaya başladım. O zaman da böyükler, beim gibi aklı başında bi adamınan konuştukları için mutlu oldular.
 

II

İşte bööle. Etrafda sayi sohbet edebilecek hiç kimse olmadan, yalınız başıma yaşadım. Taa ki altı sene evel Sahra Çölü’nde fırfırlı uçağım arıza yapıncaya dek. Motorum arıza etmişidi. Yanımda ne usta ne de bi yolcu olmadığından uçaamı kendi başıma onarmalıydım.
 
Bu işin güç olacağını biliyor ama sonunda halledeceimi umuyordum. Bu hayat memat meselesiydi. Yanımda bana ancak bi hafta yetecek gadar su varıdı. Çöldeki ilk gecem kumların üzerinde uyuyarak geçdi. Buraya en yakın konaklama yeri bi mil uzaktaydı. Okyanusun ortasında kalakalmış bi denizciyi düşünün. Beim haalım bööle bi denizciden çok daha vahimidi. Böölece güneş doarken, tuaf bi sesin beni kaldırmasına ne gadar şaşırdıımı tahmin edebilirsiniz. Bu ses:
 
“Lütfen baa bi goyun resmi yap.” diyordu. “Ne?” “Bana bi goyun resimi yap.”
Yerimden sıçradım. Aklım başımdan gitmişidi. Gözlerimi ovuşturdum ve dikkatlicene etrafıma baktım. Ne gördüm dersiniz? Şaşılacak derecede gücük bi çocug gözlerini dikmiş, ciddi ciddi baa bakıyordu. Gördüünüz bu resmi sonradan yapdım. Onun cizebildiğim en ii resmiydi ama kesinlinen gerçeinin azı gadar bilene güzel olmadığını söylemeliyim.
 
notion image
 
Tabi ki bu beim suçum deil. Altı yaşımdaykenen böyükler yözünden resim kaabiliyetime son vermek zorunda kalmış, boa yılanını dışından ve içinden gösteren resimler harıç hiçbi şey cizmeyi belleyememiştim.
 
Orada böyük bi şaşgınlık içinde kalakalmıştım. En yakın konaklama yerine bi mil uzakta olduumu unutmayın. Gel gelelim, bu güçük hiç de yolunu yitirmiş, yorgunlukdan bitap düşmüş, acıkmış, susuzluktan ve korkudan talaşa düşmüş gibi gözükmüyordu. Konaklama yerlerinden binlerce kilometre uzakta, çölün ortasında kaybolmuş bi güçüe de hiç benzemiyordu.
Nihayet aazımı açabildim ve ona: ”Peki ama, burada ne yapıyon sen?” diye sordum. Soâlimi yumuşak, ciddi bi sesle yanıtladı: “Lütfen bana bi goyun resmi yap.”
Meraakım öyle güçlüydü ki, istediğini yapmaya karar verdim. Öyle bi durumda bu yaptığım bana ne gadar abuk subuk gelse de, cebimden bi parça kaatla bi galem çıkardım. Fakat aniden eğitimimi corafya, tarih, sayılar ve dil bilgisi üzerine yaptığımı hatırladım. Bundan ötürü güçüe (biraz da kırgın bi şekilde) resim cizmeyi bilmediimi söyledim.
“Bunun önemi yok. Baa bi goyun resmi yap” dedi.
Daha evel hiç goyun resmi cizmemiş olduğum için, ona boa yılanının dışarıdan göründüü ilk resmimi çizdim. Duyduğum şey beni hayretler içinde bıraktı: ”Hayır, hayır! Ben fil yutmuş bi boa yılanı istemiyorum. Boa yılanı çok tehlikeli bi hayvandır, fil ise hantaldır. Benim yaşadıım yerde her şey çok güçük. Baa bi goyun lazım. Baa bi goyun resmi yap.” Ben de cizdim:
 
notion image
 
Resme dikkatlicene baktı ve “Yoo! Bu çok hasda bi goyun. Baa başka bi tane ciz” dedi. bi tane daha cizdim:
notion image
 
Küçük dostum kibarca ve hoşgörülü bi tavırla: ”Bu bi goyun değil, bi koç, bak boynuzu var...” dedi.
Bi cizim daha yaptım amma bu da diğerleri gibi kabul görmedi. “Bu çok yaşlı. Ben uzun süre yaşayacak bi goyun istiyom.”
 
Sabırım tökenmek üzereydi. Bi an evel moturu onarmaya başlamam gerekiyodu. Ben de şo resimi karaladım:
notion image
 
Sonıra da bunu ona açtım : “Bu sadece bi gutu. İstediğin goyun gutunun içinde.” Ama güçüün gözlerinin parıldadıını görünce çok şaşdım.
 
“Evet ben de tam böle bi şi istiyodum. Sence bu goyuna çok ,fazla ot gerekir mi?” “Neye sordun?” “Çünkü benim yaşadıım yerde her şey çok güçüktür.” “Bence ona yetecek gadar ot vardır. Sana oldukça küçük bi goyun cizdim.”
Kaadın üzerine eelerek: “O gadar da güçük deel. Bak, uyumaya yatmış” dedi. İşte Güçük Birens’inen böle tanıştım.
 

III

notion image
 
Nirden geldiini örenmem bayaa bi zaman aldı. Baa ha bire bi dönya soâl soran Güçük Birens, benimkileri heç duymuyodu. Şökür ki sorduğu Soâllerin cevablarını biliyodum. Şo dönyada ordan oraya tozmak işe yaramışıdı.
Mesela, uçaaımı ilk gördüünde “Şo şey ne?” diye sormuşdu. (Ne yazık ki size uçaamı cizemeyecem çönkü baa göre oldukçana çelpeşük bi şey bu.)
“O bi şey deel, benim uçaaım o. Göğde uçar.”
Ona uçabildiimi söylerikene kubarmışıdım dorusu. Bunun üstüne:
 
“Ne? Yanıı göğden mi düşdün?” diye baardı. “Hee.” dedim alçakgönüllü bir tavırla. “Ah ne eelenceli.”
 
Sonra kahkahalarınan gülmeye başladı Güçük Birens. Bu çook canımı sıkmışıdı. Talihsizliiminen alay geçilmesinden pek hoşlanmam.
“O halde sen de gökyüzünden geliyorsun” dedi, ekledi:
“ Peki hangi gezegenden?”
Bir şey yakaladıımı anlamışıdım ve hemen onu sorguya çektim. “ Yanıı sen başga bir dönyadan mı geldin?”
Amma soâlime cevab vermedi. Kibarcana başını eydi. Bir yandan da gözleriynen uçaamı tartıyodu.
“Bununnan çok öteden geliyo olamazsın...” dedi.
Gözleri daldı. Uzunca bir süre sonra cebinden cizdiim koyun resimini çıkartıp bu yeni hazinesini incelemee goyuldu.
Bu ‘başga bir dönya’ konusunda baa kesin bir cevab vermemesinin merakımı nasıl kaşıdını tahmin edebilirsiniz. Tabii ki ben de daha fazlasını öğrenmeye çabaladım.
“ Nerden geliyon bakıyım sen güçük dostum? Sözünü ettiin bu öteki dönya neresi? Cizdiğim goyunu nere götürcen?”
Bi süre düşündükden sonra şöle dedi: “Cizdiğin goyunun en ii yanı ne biliyon mu? Geceleyin gutuyu ev yapabilecek.”
“Helbet. Hem iyi bi güçük olursan saa onu bağlaman için bi ip ve bi kazık de cizerim.” Ama Güçük Birens bu söylediklerime çok şaşırmıştı:
“Bağlamak mı? Ne gomik bi fikir!” “Ama eer onu baalamazsan başı boş galır ve yazıda kaybolur.”
Güçük dostum yine kahkahalara booldu.
 
“Ama nere gidebilir ki?” “Her yere, burnunun doorusuna...”
Bunun üstüne Güçük Birens, ciddi bir tavırla: “Bi şey olmaz. Benim yaşadıım yerde her bi şey ööle güçük kine... “ dedi. Ve ardından, belki de biraz üzüntüynen, ekledi: “Orada burnunun doorusuna giden birisi, pek öte uzaklaşamaz.”
 

IV