Cumhuriyet Dönemi Örgün Eğitim Kurumlarında Ahlak Eğitimi
📄

Cumhuriyet Dönemi Örgün Eğitim Kurumlarında Ahlak Eğitimi

 
Yazıda işlenen makale aşağıdadır. Bu makaleyi sosyoloji dersinde incelemiştik, o zaman aldığım notlardan ibaret bu yazı:
 
 
BAŞLIKLAR
 

Ahlak

Ahlak dediğimiz şey insanca bir yaşamdır. O insanca yaşamın da adı üstünde doğuştan olmadığını bizzat yaşayarak edinildiğini biliyoruz. İnsan zaman geçirdiklerine benzer, benzeme eğilimindedir. Ve şöyle bi’ baktık mı görürüz ki çocuğun çoğu yaşanılan vakti okulda geçiveriyor. Bu sebeple okula ahlak yuvası dediğimiz oluyor değil mi? Çocuk oradan ahlak almıyor, ahlak minik bir ejderha gibi, çocuk da onun seyisi.
 
notion image
 

Eğitimi Yapılan Ahlak

Tarihizin Cumhuriyet Dönemi’ne ve sonrasına göz atacak olursak ahlak meselesinde ilk karşımıza çıkan “din kültürü” oluyor. Osmanlının dini hayata tatbik ettiğini tarih derslerimizde yahut başka derslerde de görmüşüzdür. Demek oluyor ki Osmanlı devletinde din ahlakla pek alakalı hatta ahlak dediğimiz şey din. Okul da ahlakî eğitimi bu dine göre veriyordu. Tabi Osmanlı’da eğitim tekel olmadığı için farklı dinlerden ve okullardan söz ediyoruz. Hatta aynı dine mensup insanların gittiği okullar bile farklı birer ahlakî tasavvura sahipti. Cumhuriyetteyse ahlakın iki türlü farklı tavır aldığını görürüz: Biri dinî, öteki de fikrîdir ahlaktır. Bizdeki dine dayandırılan ahlak, değişmez bir kıstasa bağlıdır. Müslüman bir memleket olan topraklar İslam’ın değişmez emirleri ve Efendimiz’i sünnetinidir bu dinî ahlak. Bu yüzden kalıcı kuralların devam etmesi vardır, değişikliğe uğraması zordur. Fikrî ahlaksa değişebilir, esnek bir kaynaktır. Bu noktada insanın kendi koyduğu kurallara uyması veya uymaması vardır veya birilerinin koyduğu kurallara diğer herkesin de uyumluluğu vardır.
 
Toplumsal olan insan, tarih boyunca toplumsallığın içindeki ahlakı dinle sağlamıştır. Medeniyetler hükümranlığını da düzeni de sükûneti de yine dinin gücüyle, aracılığıyla sağlamıştır. Toplumların ahlak anlayışlarından dini ayırmak zordur. İnançlar bin yıllardır insanla yaşamıştır ve inancın öldüğü yerde insan da ölmeye başlamıştır belki de...
 
Efendiler, dinsiz bir milletin idamesine imkan yoktur. İslam dini öyle yüce bir dindir ki; "İlim Çin'de de olsa alınız" diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Biz İslam olduğumuz için geri kalmadık, Yüce Dinimize ne zamanki hurafeler ve bidatlar ilave yapıldı; o zaman gerçek İslam'dan uzaklaştırıldık, onun için bu hallere düştü. ~Mustafa Kemal Atatürk
 

Erken Cumhuriyette Ahlakın Yapısı

Cumhuriyetin başındaki ahlak anlayışının temelinde Osmanlının son dönemiyle birleştirilebilir. Bu son dönemdeki farklı fikir-inanç-akım (Türkçülük, Turancılık, Osmanlıcılık ve İslamcılık) karmaşası onlarca tartışmayı da getirmişti. Bu dönemdeki önemli isimlerden birkaçı Mehmet Âkif, Gökalp, Satı Bey, Emrullah Efendi, Prens Sabahattin’dir.
 
 
Osmanlının son dönemlerinde okullarda farklı farklı ahlak eğitimi verilmeye başlanmıştır. Bunun bir nedeni de Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun daha sonra çıkarılacak olmasıdır.
 
Yukarıda saydığımız isimlerden özellikle Ziya Gökalp’in önemli bir yeri vardır. Ondaki milli ve fennî ahlak ideali, cumhuriyet devriminin ahlaki yapısının oluşmasında etkili olmuştur. Atatürk'ün fikir hayatını etkileyen kişilere baktığımızda bu ismin nasıl da etkili olduğunu çabucak fark ederiz. Atatürk, tesirinde kaldığı bu ahlaki anlayışın okullarda düzenli olarak verilmesinde öncülük etmiştir. Bunu devrimlerle, yasalarla, kararlarla, insanlarla sağlamıştırç
 
Atatürk, din eğitiminin ancak milli bir eğitimle birleştirilirse ve hurafelerden arındırılırsa topluma ahlak aşılayabileceğini düşünür. Erken Cumhuriyetçi Dönemi’nde ahlakı oluşturan büyük pay böylece milli şuura kaydırılmıştır. Devamında laiklik ilkesiyle çatışan dinin ahlak kısımları müfredattan çıkarılmıştır. Din dersleri, dinin vereceği ahlak müfredatta yer bulamamıştır. Bu yolla Sosyal-laik ahlakın verilmesi kararlaştırılmıştır, dini-milli ahlak eğitiminden giderek uzaklaşılmıştır. Ahlak eğitimi artık tarih derslerine bırakılmıştır.
 
 
Halkın büyük kesiminin anlayışıyla uyuşmayan bu eğitim 1950’lere kadar istibdatla verilmiştir. Sonra çok partili hayata geçişle beraber eğitimle verilmek istenen ahlakın değişmesine dair sesler çıkabilmişti. Okullardaki ahlak eğitimini din dersleri vasıtasıyla da verilmeye başlanmıştır. Derslerdeyse artık eskisi kadar milli bilincin kesifliği yoktu ve bu yumuşama başka yerlerde de hissedilmiştir. Hatta parti programlarında da dini eğitim, dini ahlak propaganda aracı olarak kullanılmıştır. İlerleyen süreçte din kültürü ve ahlak bilgisi dersi zorunlu ders halini almış, ahlakın eleştiri boyutu felsefe derslerine bırakılmıştır. Bu ahlaki eğitimin kuru ifadelerle değil ayet, hadis ve İslam büyüklerinin menkıbeleriyle dile getirileceği Meb Tebliğler dergisinde de belirtilmiştir. Farklı dinlere ait evrensel ortak ahlaki değerler dinlendirilmiştir.
 
notion image
 

Program ve Ders Kitapları

Programlarda milli ahlaka vurgu yapılmış, ahlakımız anlayışımızın diğer uluslarla ortak noktaları olsa bile bize has bir ahlak yapısı olduğu vurgulanmıştır. Ahlak da din ayrımının gözetilmediği milli değerlerin kazandırılacağı vurgulanmıştır. Kültürel yabancılaşmanın önüne geçilmek istenilmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ilmihal olarak dini ahlak yer bulmuştur. İlmihal üstünkörü, derine inmeden verilen ahlaki eğitimin adıydı. Devlet ahlaki eğitimle yurttaşlık eğitimi de vermeye çalıştı ve vatanına-milletine hayırlı bir Müslüman olma vurgusu dinî-milli ahlakta milletin ön planda olduğuna vurgu yapar. Milli Eğitim basım evinden çıkan bir kitapta da “Allahım yurdumun karlı yüce dağları devrilmesin!” gibi ibarelerle 1950’lere doğru dinî ve milli ahlak eğitiminin beraber götürüldüğü görülü.
 
Bu dönemlerde Türk-İslam ruhunu geliştiren bir kişilik hedeflenmiştir. 72-82 yıllarında töre ve geleneklere dayalı bir ahlakın anlayışı benimsenmişti. Türklerin, İslamı gönül hoşnutluğuyla kabullendiği ve gayretlerinin, başarılarının bu sevgiye dayandığı vurgusu yapılmıştır. Milleti için çalışanın, imanın bir telkini olduğu söylenmiştir. Türk olarak doğduk, Türk olarak ölürüz vurgusu vardır. Din merkezli bir ahlak eğitiminden ahlak merkezli bir din eğitimine geçilmiştir.
 
Milli ve dini bayramların kutlanması da dinî-milli ahlaki eğitimin bir bütünleyici örneğidir. Son dönemde, din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin muhtevası çok değişmese de içe getirilen farklı uygulamalar ahlakın çözümlenmesi, anlaşılması, anlamlandırılması, uygulanması konusunda yarar sağlamıştır.
 
SON.